Talihsiz, ama aynı zamanda aydınlatıcı, günler yaşıyor Türkiye. Arabasının reform gazı çoktan tükenmiş bir hükümetin suni mevzularının ve haksız/ağır ithamlarının belirlediği gündemlerle enerjisini israf edip patinaj yapıyor uzun bir süredir ülkemiz. Hemen her gün toplumun bir kesimi Başbakan Erdoğan’ın ağır eleştiri ve karşı-eleştirilerine muhatap oluyor. Geçtiğimiz Pazar günü kendisini eleştiren gazetecilere “sizi tasmalarınızdan biz kurtardık” diyerek köpeklik imasında bulundu Başbakan. Ondan birkaç gün evvel, zam isteyen öğretmenler için “zaten az çalışıyorsunuz” manasına gelen ve tembellik ima eden ifadeler kullandı. Yine geçen hafta, Türkiye’nin sezaryenle doğum oranının en yüksek ülke oluşundan hareketle, Türk doktorlarının fazla para için gereksiz yere sezaryen doğum yaptırdığını belirtti. Uludere konusunda kendisini eleştiren BDPlilere “siz zaten ölü sevicisiniz (nekrofil)” dedi. İki hafta evvel polisin aşırı güç/gaz kullanımına aşırı tepki veren Fenerbahçe taraftarını “teröristlik” yapmakla suçladı. Geçen sene de kendisini eleştiren demokrat entelektüelleri halkın değerlerinden kopuk olmakla itham etmiş ve Hopa’da eylem yapan muhalifleri “eşkıya” olarak adlandırmıştı…
Başbakan’ın aynasından yansıyan Türkiye hiç de iç açıcı değil: Okumaya devam et