Açlıktan Reklam Çıkarmak (ya da öz-yağcılık olarak milliyetçilik)

Eskiden iyilik yaparlardı söylemezlerdi. Sonra hem yapmaya hem de söylemeye başladılar. Şimdi ise yapmıyorlar fakat söylüyorlar” -Ömer b. Haris-

Somali, yakın tarihinde pek de yabancı olmadığı insani felaketlerden yeni birini yaşıyor. Türkiye’nin devlet ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla Somali’deki insanlık dramını hafifletmeye yönelik gayreti tüm dünyanın takdirini kazanıyor. Fakat bir insanlık vecibesi olan bu yardım kampanyasını nedense belirli bir kesimimiz böbürlenme, öz-yağcılık ve Batı’yı lanetleme fırsatı olarak kullanıyor ve dini literatürde “amelini boşa çıkartmak” denilen tehlikeli bir yola giriyor. Geçen hafta (12 Ağustos) TAKVİM ve GÜNEŞ gazeteleri sırtında Türkiye’den gelen kumanyayı taşıyan Somalili bir kadın resmi arkaplanında “İŞTE FARK” manşeti ve şu alt başlıkla çıktılar: “Dünya seyrederken Türkiye yardım için çırpınıyor”. STAR gazetesi ise daha da ileriye gidip sürmanşetten şöyle yazdı 15 Ağustos’ta: “Batı ile farkımız insanlığımız”.

Türkiye’nin Somali yardımlarını iç ve dış siyasette “soft power”a tahvil etme çabaları anlaşılır olmakla birlikte ciddi yanlışları barındırıyor içinde. Başlıcaları şunlar:

1. Batı’nın Somali’ye yardımı hiç de azımsanacak boyutta değil. 19 Ağustos itibariyle, Türkiye’den giden yardımların dışında, Somali’ye 600 milyon doların üzerinde yardım yapıldı ve bunun yarısından fazlası Batı ülkeleri tarafından yapıldı. Yani dünya Somali’deki dramı “seyretmiyor”.

2. Somali’ye takdir edilesi bir yardım kampanyası düzenleyen Türkiye, şu ana kadar benzer insani sorunlar yaşayan diğer Afrika ülkelerine pek de kayda değer bir yardım yapmadı. Bu yüzden, bu ülkelere yıllardır düzenli yardım yapan Batılı ülkeleri -bir felaket bölgesine yapılan yardımlarda onları geçtik diye- küçümsememiz doğru değil.  Aşağıdaki tablo ABD, İsveç ve Türkiye’nin 2011 yılında acil durum yahut felaket yaşayan belirli Afrika ülkelerine yaptıkları yardımı kıyaslıyor. Tabloda da açıkça görüldüğü gibi Somali dışında bir “Türk farkı” yok. (Burada Özellikle İsveç’in dış yardımlar konusundaki performansını alkışlamak gerekiyor. İsveç ülke gelirinin yüzde birini uzun bir süredir insani yardımlar için kullanıyor. Zekât bize farz; ama elin “gavur”u yıllardır ülkece zekat veriyor bir nevi!)

2011 yılında acil durum veya felaket yaşayan belirli Afrika ülkelerine yapılan insani yardımlar (milyon $):

Çad Güney Sudan Nijer Orta Afrika Cum. Somali Zimbabwe
ABD 108,8 111 30,4 10,9 79,7 56,5
İsveç 12,8 2,3 1,1 13 27,2 1,9
Türkiye 0 0 1 0 ~150 0

Kaynak: Financial Tracking Service

3. İkinci noktayla bağlantılı olarak, nüfusunun nerdeyse tamamı Müslüman olan Somali’ye takdir edilesi bir yardım kampanyası düzenleyen Türkiye’nin Müslüman ve Türk dünyasının dışındaki ülkelere -gerek normal zamanlarda gerekse felaket durumlarında- yardımı bir hayli sınırlı. Bunu hem yukarıdaki tabloda, hem de TİKA’nın 2009 yılındaki yardımlarının dağılımını gösteren aşağıdaki tabloda görebilirsiniz. Türkiye’nin Türk ve Müslüman dünyasının sorunlarıyla daha fazla alakadar olması gayet doğal. Doğal olmayan, gayrimüslim halkların da aynı bilinçaltı saikıyla Müslüman ülkelerdeki felaketlere daha az ilgi gösterdiğini anlayamamamız ve hatta bundan dolayı onların insanlıklarını sorgulamamız.

STAR gazetesinin “Batı ile farkımız insanlığımız” sürmanşeti üzerinde biraz daha durmak gerekiyor; çünkü bu ifade ekstra yanlış ve tehlikeleri içinde barındırıyor. Öncelikle Batı diye homojen (ve kötü) bir yer yok. Tüm milliyetçilikler her ikisi de “icat edilmiş” biz ve öteki kavramlarına dayanırlar. Batı diye bir şey yoktur.  Hele homojen bir Batı hiç var olmamıştır. Bu yüzden “Batı’da şöyle, bizde (Doğu’da) ise böyle” türünden yapılmış tüm önermeler yanlıştır. John Gray’in acıtıcı ifadesiyle, bugün homojen bir Batı’nın varlığından bahsetmek sadece kişinin “akıl eksikliğine” (intellectual lag) delalet eder. Öyle ya, kimdir Batı (ya da Batılı)? ABD mi İsveç mi? Blackwater mı OXFAM mı? George Bush mu, Jimmy Carter mı? Daniel Pipes mı, Norman Finkelstein mı? Nicolas Sarkozy mi, Martti Ahtisaari mi? Anders Breivik mi Rachel Corrie mi?… Evet, Batı’dan “lanet olsun” diyeceğimiz sayısız insan çıkmıştır. Ama bir o kadar da “eli öpülesi” insan vardır Batı’da. Ve işin bam teli şudur ki ilk grubun ikincisine oranı “Doğu”dakinden ne eksiktir ne de fazla…

“Batı ile farkımız insanlığımız” sözü, milliyetçilik hakkında yazılmış tüm güzelleme ve savunmaların üstünü örtmeyi başaramadığı bir tehlikeyi de açıkça ortaya koymaktadır: milliyetçiliğin özü kendi milletini “daha insan” görme durumudur. Ve insanlığı kendi tekeline almak ırkçılığın en yalın dışa-vurumudur. Ne var ki bu marazi duruma düşenler –kendileri fark edemese de- ciddi bir varoluşsal açmaza düşerler. Meksikalı bilge Octavio Paz’ın dediği gibi, “bu dairesel bir şeydir; başkasının insanlığını yadsıdığımız an kendi insanlığımızı da yadsımış oluruz”. Kişi, karşısındakinin insanlığı kadar insandır, ne daha az ne daha fazla… Türkler diğer milletler kadar insandır, ne daha az ne daha fazla!

Tüm bunların ötesinde, Hilal Kaplan ve Leyla İpekçi’nin altını çizdikleri başka bir nokta var. “İhtiyaç dışında aldığımız her giyside, egomuzu şişirerek midemize attığımız her lokmada, kâr edeceğiz diyerek başkasının hakkını yediğimiz her kuruşta ölmekteydi zaten bu bebekler yıllardır. Biz onları dev ekranlarda görmezden önce…” (Leyla İpekçi). “Müslümanların yaptığı infakı misliyle yapan gayri-Müslimler varken, kapitalist-tüketici öznenin kötü bir taklidi olan Müslümanların yaptığı infakın tek başına bu dünyaya katacağı çok fazla bir şey yok. Çünkü mevzu ne kadar çok infak ettiğimiz kadar, kendi nefsimizden de ne kadar vazgeçebildiğimizdir aynı zamanda” (Hilal Kaplan). Somali’deki açlığın sebepleri çeşitli, ama iki tanesi bence özellikle önemli: endüstriyel kapitalizmin gezegenimize armağanı olan küresel ısınma ile neo-liberal küresel ekonomik ilişkilerin arttırdığı fakirleşme. Her iki sonucu doğuran ideoloji ve politikaları biz Türklerin de uzun bir süredir benimsediğimizi düşünürsek, Somali’deki insanlık dramında bizim de payımızın olduğunu görebiliriz. Bu açıdan bakınca, Türkiye’nin Somali’ye yaptığı yardımları, geleceğe yönelik bir böbürlenme vesilesinden ziyade geçmişe yönelik bir kefaret olarak görmeyi daha doğru buluyorum.

7 comments on “Açlıktan Reklam Çıkarmak (ya da öz-yağcılık olarak milliyetçilik)

  1. Kepçeyle alıp kaşıkla verdiklerinde (sırf kaşıkları -doğal olarak- bizimkinden biraz daha büyük diye) insani yardım yapmış mı oluyorlar?

    Sadece insani yardım rakamlarını değil, politikalarıyla Somali’yi ne hale getirdiklerini de görmek gerekiyor.

    Biz o politikaları kendimiz için benimsedik ama Somali’yi direkt etkileyecek Afrika’ya yönelik hala süregiden zalimce politikalar uygulamadık. Bu bakımdan sondan bir önceki cümlenize hiç katılmıyorum.

    “Batı” homojen değildir evet, ama Afrika’ya faydasından kat be kat fazla zararı var.

    “…ilk grubun ikincisine oranı “Doğu”dakinden ne eksiktir ne de fazla” demişsiniz de… İlk grubun politika belirlemedeki etkisinin ikincisine oranı sayılarının oranından daha önemli bence.

    • Yasin hocam,

      Öz-yağcılık tam da bu işte. Kendi milletini (ve tarihini) sürekli aklayıp diğer milletleri (ve tarihlerini) hep kötülemek. Maalesef sloganlar dışında desteği yok öz-yağcılığın!

      Cümlelerime katılıp katılmamakta özgürsün tabiki. Ama şunu da bil: Eşyalarını kaybettiklerinde “Üzülme, biz Mohaç’ta daha fazlasını kaybettik!” diye birbirlerini teselli eden Macarlar, ya da işler kötü gittiğinde “Yine her şey Osmanlı’daki gibi!” öz-deyişine başvuran Eritreliler de senin steril Türk tarihi yaklaşımına katılmıyorlar…

      İsveç’in Afrika’ya kaşıkla verdiğini kepçeyle aldığına dair ne delilin var elinde?

      Eleştirisini yaptığım ifadelerin ötesindeki argümanlarına ise bişey demek istemem.

  2. Kendi tarihimizin ve kendimizin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söylemiyorum. Ama Afrika’yı batılılar gibi sömürdüysek, kaynaklarını yağma edip, tarımını -ve dahi balıkçılığını- baltalayıp iç savaşlar çıkardıysak bundan haberim yok doğrusu.

    Diğer milletlerin tarihini topyekün kötülüyor da değilim. Ben bir milletin ya da devletin adaletle ayakta durduğuna ve dünyanın diğer devletleri arasındaki konumunu büyük ölçüde adalet ve sair değerlere verdiği önemle sağladığına inanırım. Bununla birlikte iğneyi kendime batıracağız diye yaptıkları zulümleri görmezden gelmek vicdana ters. Yazınızda yardım rakamları hariç bu ülkeleri temize çıkaran birşey göremedim. Biraz üstünü örtme yazısı olmuş. Milliyetçiliğe duyulan tepki olmadık yorumlara sebep oluyor. Özeleştiri yapacağız diye fazla abartmak ve kendimizi yerin dibine batırmak moda oldu.

    Her milletin iyisi de vardır kötüsü de vardır elbette. Ben batılılardan vicdanlı insan çıkmaz demiyorum. Sadece milletlerin değil, en cani insanın bile içinde bir parça iyiliğe açılabilecek kapı olabilir. Fakat Afrika konusundaki politikaları yapanlar belli ki vicdanlı olanlardan değil.

    İçlerinde en masum olan ülkeyi nazara vererek siz de ters yönde homojenize etmiş olmuyor musunuz?

    Star Gazetesinde 15 Ağustos’ta yayınlanan Fadime Özkan’ın Dr. Ahmet Kavas’la yaptığı röportajı da okumanızı öneririm. Güzel bir yazı.

    • Yasin hocam,

      Tarihe ve emperyalizme yönelik sloganları bir tarafa bırakayım ve işin metot kısmına odaklanayım (ki bilimin belkemiği orasıdır). “Biz insanız, gerisi hayvan” yalınlığındaki bir argümanı (ki bu mülakatını önerdiğin kişinin argümanıydı bu arada!) yanlışlamak için tek bir karşı örnek yeter. İsveç dış yardımlar konusunda tabiki bir uç örnek (ki ben bunu yazım içimde belirtmişim). Ama tartışma açısından önemli olan bu değil ki; bu uç örneğin de içinde bulunduğu “Batı”nın insanlığının toptan yerilmesi. (dilersem bir düzine başka örnek de verebilirim bu arada).
      Bir de şu var, ben yanlış olduğunu düşündüğüm bir argümanı yanlışlamak için oturmuşum İsveç ve Türkiye’nin yardımlarını kıyaslayan verileri düzenlemişim, sense benim kullandığım verilere karşı “kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar” sloganıyla cevap veriyorsun (ve aşağıda detaylandırdığım gibi “Hani bunun delili?” dediğimde de geri adım atıyorsun). Bilkent bakaloryası ve Bilgi master’ının insanı getirdiği yer burası olmamalı!

      En vahimi de şu. Tartışma aynen şöyle devam ediyor:
      FE: İsveç insani yardımlar konusunda alkışlanacak bir performansa sahip. Bakınız rakamlar.
      CYA: Bu ülkeler kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar.
      FE: İsveç’in Afrika’ya kaşıkla verip kepçeyle aldığına dair ne delilin var elinde?
      CYA: İsveç Batı’nın en masumu. O başka.
      FE: ??? (Burdaki metodolojik zayıflık ve savrulma daha fazla kelamı israf kılacak kadar açık bence)

      Selam ile,
      Peace!

  3. Eğer bu kadar yazıyı “onlar da insan” demek için yazdıysanız, katılmayacağım birşey değil.
    ….
    Bizim için bile “… Somali’deki insanlık dramında bizim de payımızın olduğunu görebiliriz” diyorsanız, herhalde bizden daha çok bu politikaları benimsemiş olan İsveç’i ayrı tutmanız mümkün olmaz. Bu ülke, 2007’ye kadar, en az gelişmiş ülkelerin tarımını baltalayan sübvansiyon politikalarının parçasıydı. Halen de bağlı bulunduğu AB’nin politikası budur, şu anda kendileri benimsemese de. Tabii ki Fransa ya da ABD kadar rol oynadığını söylemek mümkün değil. Genelleme yapmak istisnaları yok saymak anlamına gelmez.

    Medyayı savunmak durumunda olmak istemezdim. Elbette ki böbürlenmek iyi birşey değil. Diğer yandan, bu başlıklardaki “insanlık”tan kasıtlarının felaket karşısındaki toplumsal infial hali olduğu açık. Devlet eliyle yürütülen yardımların rakamları böyle bir infiali yansıtmıyorsa haksız değiller. Ben bu olayla ilgili değil ama yıllardır süregelen organize yardım hareketlerini gördüğümde rahatlıkla yardım etme hususunda batıdaki herhangi bir batı toplumunun önünde olduğumuzu çıkarabiliyorum. (Bono vs gibilerin yardım hareketlerini göz önünde bulundurduğumda bile…)

    “Millet”in asıl (ve unutulmuş olan) kelime anlamı dini inanç birliğidir. Bu da direkt olarak kimin daha çok insan olduğu ile ilgili bir sınıflandırma olduğunu gösteriyor. Her millet inancının kendisini tekamül ettirdiği kadar insandır ve insanlar erdem bakımından eşit olmadığı gibi, topluluklar/ milletler de eşit değildir.

Yorum bırakın