Daimi Üyeler, Daimi Nefisler…

Muhakkak ki nefis hep kötülüğü emreder

Yıllardır tartışılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyelerin veto yetkisi, ABD’nin Filistin’in BM üyeliğini, Rusya ve Çin’in de Suriye’ye yönelik yaptırımları veto etmesi üzerine, Türk siyasetçi ve entelektüeller tarafından yeniden hararetle eleştirildi. Eleştirilerdeki temel nokta BM’nin mevcut yapısının adaletsizliği ve reformun acilliği idi (Bkz: 1, 2, 3). Bu süreçte özellikle Başbakan Erdoğan’ın söylediğiBütün dünya, kelimenin tam anlamıyla bu beş daimi üyenin kararlarının kölesi oldu” ifadesi gündeme damgasını vurdu (o kadar ki Cuma hutbesinde imam atıf yapmıştı!). Fakat ben tüm bu daimi üyeler ve eşitsizlik üzerinden giden “BM reformu” tartışmalarını yapay buluyorum. Zira güçlü oldukları tüm alanlarda istikrar adına eşitliği ve adaleti bir kenara itenlerin güçsüz oldukları alanlarda eşitlik çağrıları yapması ciddiye alınacak bir tutum değildir.

2004 seçimlerinde gelir düzeyine göre oylar

İnsanoğlu hep kendisi için en iyisi neyse onu ister ve bu isteklerini de hep -bazen kendisini de kandıracak derecede- yüce ideallerin ve makul düşüncelerin kılıflarında gizler. İnsanların geneli için, idealler ve düşünceler -kendileri farkında olmasa bile- aslında çıkarlarının üstünü örten birer kılıftır. Menfaatler ile idealler arasındaki bu ilişkinin en somut yansımalarından birini insanların adalet ve eşitlik ile istikrar ve düzen arasındaki tercihlerinde görürüz. Hem adalet/eşitlik hem de istikrar/düzen insanoğlunun değer verdiği idealler olmakla birlikte, tekil insanların hangisini daha fazla önemseyeceğini maddi koşullar belirler genelde. Fakirler, güçsüzler ve muhalifler eşitlik ve adaleti; zenginler, güçlüler ve muktedirler ise düzeni ve istikrarı önceler ve savunur genellikle… Okumaya devam et