Bir Maske olarak Uluslararası Hukuk

Geçen haftaki yazımda hükümetin “özür + tazminat + seyrüsefer + UAD” politikasının ne İsrail’e yanlışını kabul ettirme ne de Gazze üzerindeki ablukayı hafifletme konusunda gerçekçi ve tutarlı olmayan bir politika olduğu ileri sürmüş ve işin Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) bakan yönünü bu haftaya bırakmıştım. Bir kısım medyanın “Hukukçular ilk hedefiniz Lahey’dir!” kararlılığıyla propagandasını yaptığı Gazze ablukasını Uluslararası Adalet Divanı’na taşıma da maalesef gerçekçi olmayan ve büyük çelişkiler içeren bir politikadır. İşin gerçekçi olmama yanını pek çok yetkin isim ele aldığı için ben kısaca özet geçeyim: UAD’den İsrail aleyhine “bağlayıcı” bir karar çıkarma yolu kapalı, “tavsiye” karar çıkarabilme yolu açık ama çok zor. BM Genel Kurulu’nun çoğunluğunu ikna etmek gerekiyor. Diyelim eninde sonunda konu UAD’nin önüne geldi, mahkemenin kararının siyasi olmayacağının garantisi yok. AİHM’nin bu sene verdiği “sınıflarda haç bulundurma” kararına ya da UAD’nin Kosova’nın bağımsızlığına yönelik tavsiye kararında olumsuz oy kullanan yargıçların hangi devletlerin vatandaşları olduklarına bakarsanız,  yargıçların Olimpus Dağı’ndan adalet dağıtan tanrıçalar, hukuki kararların da ölçüsü şaşmaz teraziler olmadığını görebilirsiniz. Yani tavsiye kararının İsrail’in lehine çıkma ihtimali yabana atılmaması gereken bir ihtimaldir. Dahası, Okumaya devam et