Terörle Yaşamayı ve Siyaset Yapmayı Öğrenmek

1. Türkiye yaklaşık 8 aydır bir şiddet girdabının içinde. Bu girdabın temel sebebi, Türkiye ya da AKP kaynaklı dinamiklerden ziyade, Suriye iç savaşının IŞİD ve PKK gibi militan örgütlere açtığı imkanlar ve bu imkanlara Türkiye’nin verdiği tepkilerdir. IŞİD’in ve PKK’nın genelde bölgeye özelde de Suriye’ye yönelik hedefleri, Türkiye’nin hedef ve çıkarları ile büyük oranda çatışmaktadır. Dolayısıyla uzun vadede Türkiye’nin bu örgütlerle çatışmama ihtimali çok düşüktü. Fakat her iki örgütün de hem hafife alınmayacak silahlı gücü hem de gerektiğinde sivil hedefleri de öldürmeye izin veren dünya görüşleri, Türkiye’yi uzun bir süre bu örgütlere karşı ihtiyatlı bir çatışmasızlık politikası izlemeye itti.

2. Kadim kuraldır, haddini aşan zıddına dönüşür. 30 yıllık çatışma geçmişindeki tüm sorunlarına ve zulümlerine rağmen, PKK bölge halkının ve Türkiyeli demokratların nazarında “ahlaki üstünlüğü” kaybetmemiş bir örgüttü. Fakat tüm eksikliklerine rağmen bölgeye göreceli bir huzur getiren “barış sürecini” PKK’nın Rojava için ateşe atması ve sonrasında da Kürt illerinin pek çoğunu tarumar edecek şehir savaşlarını başlatması, bir taraftan devlete ilk defa gerçek manasıyla haklı bir şekilde PKK ile savaşma imkanını sunarken diğer taraftan da Kürt halkına PKK’nın varlık sebebini ve meşruiyetini sorgulama imkanı sundu. Bugün şu durum net artık: PKK Türkiye’de askeri ve toplumsal olarak kaybetti. Ve bu büyük oranda AKP’nin (aksak da olsa) doğru yöndeki siyaseti ile Kürt halkının dirayeti sayesinde oldu.

Untitled

PKK’nın hendek siyasetini eleştiren binlerce HDPliden biri. Kaynak: El-Cezire

3. PKK, ulusal ve uluslararası imkanlardan istifade ederek tırmandırdığı çatışmaları, şehir savaşlarında aldığı askeri ve toplumsal ağır yenilgi sebebiyle, geçtiğimiz ay bir üst seviyeye taşıma kararı aldı ve metropollerde askeri ve sivil hedeflere yönelik eylemlere başladı. Kerameti kendinden menkul bazı “güvenlik uzmanları”nın öne sürdüğünün aksine, bu durum Türkiye’yi PKK ile uzlaşmak zorunda bırakacak bir “güç göstergesi” değildir. Metropollerde sivilleri bombalarla parçalayarak öldürmek, bir güç değil güçsüzlük belirtisidir. PKK yenildikçe vahşileşecek, vahşileştikçe yenilecektir.

4. Konjonktürel imkanlar ve zaferlerle başı dönen PKK’nın aslında başından beri iki seçeneği vardı: ya gerçeklerle uzlaşıp makule dönecekti ya da askeri/toplumsal yenilgiler sonrasında her geçen gün IŞİDleşecekti. Maalesef PKK ikincisini seçti ve sivillere yönelik acımasız bir şiddet kampanyası başlattı. PKK’nın bu tercihi karşısında Türkiye halkının da iki seçeneği bulunmaktadır. Ya totaliter bir örgütün Türkiye ve Suriye’deki işgalci politikalarına boyun eğeceğiz, ya da bu politikalara karşı durup bir müddet daha şehirlerimizde bomba tehditleriyle yaşayacağız. Ankara’da yaşayan ve üç çocuk babası olan biri olarak ben ikincisini tercih ediyorum ve tüm makul Türkiyelilerin de bu tercihi yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Evet bu tercihin bir bedeli var: bir müddet daha terörle yaşamak. Ama diğer tercihin bedeli çok daha ağır ve kalıcı. Bu yüzden, birkaç ay (ya da birkaç yıl) daha terörle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Alışmamız değil belki, ama öğrenmemiz…

5. ‘Makul’e dönmeyi (yani Türkiye ve Suriye’de hak ettiği bölgeleri silahsız ve demokratik bir şekilde yönetmekle yetinmeyi) ısrarla reddeden PKK savaşı kaçınılmaz kıldığı gibi, PKK ile savaş da terör eylemlerini kaçınılmaz kılmaktadır. Çünkü aynen IŞİD gibi, PKK da güçlendiğinde de zayıfladığında da çılgınlaşabilen bir örgüttür. Bu zihniyetteki bir örgütle risksiz ve maliyetsiz bir şekilde barışmak da savaşmak da mümkün olmamaktadır. Cerablus hattını IŞİD’e bırakmanın bir maliyeti olduğu gibi, orayı IŞİD’den almanın da bir maliyeti vardır. Benzer şekilde, Yüksekova’yı ya da Nusaybin’i PKK’ya bırakmanın bir maliyeti olduğu gibi oraları PKK’dan almaya çalışmanın da bir maliyeti vardır. (PKK’nın Ankara saldırısı Yüksekova operasyonunun başlamasına denk geldiği gibi, IŞİD’in İstiklal saldırısı da ABD/Türkiye desteğiyle Suriyeli muhaliflerin Türkiye sınırında IŞİD’den toprak kazanmasının hemen ardından gerçekleşti).

6. 30 yıllık savaş tecrübesine, geniş bir halk desteğine ve güçlü uluslararası ilişkilere sahip PKK’nın ciddi bir öldürme kapasitesi vardır. Bu yüzden PKK şiddetiyle, hele ki yumuşak/sivil hedefleri vuran bir PKK terörüyle, hatasız/maliyetsiz mücadele olmaz, kararlı/doğru mücadele olur. Elbetteki devlet PKK’nın terör eylemlerine karşı önleyici istihbaratını güçlendirmek zorundadır. Ama son tahlilde PKK sivilleri öldürmek istediğinde öldürebilecek bir örgüttür. Sivillere yönelik terör, istihbaratla değil, siyasi  ve ahlaki mahkumiyetle sonlandırılabilir. Bu durum, İspanya’dan Fransa’ya tüm diğer terör mağduru devletler için de geçerlidir. Nitekim yumuşak değil seçilmiş devlet hedeflerine saldıran ETA bile Madrid’de 2000 yılında 4 2001 yılında 6 bombalı araç saldırısı yapabilmişti. Unutmamalıyız ki ETA terörü istihbarat başarısıyla değil, siyasetin doğru adımları ve halkın ‘amasız’ terör-karşıtlığı ile sona erdi. Benzer şekilde, Fransız devleti de adeta “geliyorum” diyen ikinci Paris saldırılarını önleyemedi. Hal böyleyken, Türkiye gibi devlet yönetimi ve toplumsal bölünmüşlük açılarından çok daha zayıf bir ülkede, terörle mücadelenin hatasız ve maliyetsiz olmasını beklemek gerçekçi değildir.

7. Türkiye’nin zaaflarını da göz önüne aldığımızda, iktidarın Kürt ve PKK sorunlarını çözmede daha aceleci, muhalefetin de iktidarın hataları ve mücadelenin bedelleri karşısında daha yapıcı olması gerekmektedir. Fakat bu denklemin özellikle ikinci kısmında büyük eksiklikler bulunmaktadır. Ana muhalefet, sorumlu bir şekilde iktidara yardımcı olmak ve onun hatalarını düzeltmek yerine, barışın da savaşın da kaçınılmaz maliyetlerinden dolayı sürekli iktidarı suçlayan sorumsuz ama konforlu bir muhalefet yolu izlemektedir. İktidar PKK’ya ya da IŞİD’e müdahale etmediğinde, muhalefet iktidarı bu örgütleri büyütmekle suçlarken; bugünkü gibi müdahale ettiğinde ise bu müdahalenin kaçınılmaz sonuçlarından dolayı iktidarı ülkeyi güvensizleştirmekle suçlamaktadır. Dahası, hedefini açıkça “AKP’yi devirmek” olarak ortaya koymuş bir PKK terör dalgası karşısında, muhalefet fırsatçı bir şekilde “istifa” çağrıları yaparak terör eylemlerini işlevselleştirmektedir.

8. AKP ne Kürt sorununu ne de PKK terörü sorununu tek başına çözebilecek kadar güçlü de değildir demokrat da. Her iki sorunun çözümünde muhalefetin yardımı kritik bir önemi haizdir. Bu sorunların çözümlerinde doğru muhalefetin yolu, iktidara Kürtlerin hakları konusunda, PKK’ya da şiddetten uzaklaşma konusunda baskı yapmaktan geçmektedir. Fakat başta CHP olmak üzere Türk muhalefeti ise ilkinde gönülsüz ve ikircikli bir politika izlemekte, ikincisinde ise sessizliği tercih ederek çözümün tüm yükünü AKP’nin omuzlarına yüklemektedir. Bunun sonucunda da sorunların kalıcı çözümleri sürekli olarak ötelenmektedir…

By fekmekci

5 comments on “Terörle Yaşamayı ve Siyaset Yapmayı Öğrenmek

  1. Merhaba Sn. Hocam öncelikle kaleminize sağlık tespitleriniz yerli yerinde… Şuanda halihazırda doğuda gerçekleşmekte olan operasyonlar ve halkın Pkk ya ciddi şekilde değişen bakış açısı göz önüne alındığında ve HDP için PKK destekçisi damgası da vurulduğuna göre – ki bunun yanlış olduğu görüşünde değilim- Cumhurbaşkanı’nın başkanlık sistemini getirmesi halinde doğuda oluşacak yapının artık bir Kürt birliğinden uzak olmasını beklemek doğru mudur ?
    CHP’ nin kulağa akılcı gelen ancak pratikte ; hele ki şuan ki durumda uygulanması mümkün olmayan bazı söylemleri halkın İspanya örneğinde olduğu gibi teröre topyekun karşı çıkma ve bu yöndeki bir birliğin sağlanmasının güçleştirmez mi ?
    Alışmak değil, öğrenmek gerek dediniz ; ancak kişisel kanaatimce halk alışmaya başladı , terörün dağda olanına da, şehirde olanına da … Manzara oldukça kritik ve uluslararası arenada yalnızlaşmaya doğru giden bir noktadayız. Baktığımız yere göre değişen dış politika da pragmatik mi , duygusal mı bir yol izliyoruz onunda biraz muamma olduğu görüşündeyim . sanırım dönemin içinde bunu analiz etmek oldukça zor.Sizin açtığınız yeni pencerelerden baktıkça en azından bazı sorularıma yanıt buluyorum. Tekrar teşekkür ederim .
    iyi çalışmalar . sağlıkla kalın..

    • Merhaba Dijan,
      İlgin için teşekkür ederim. İki kısa cevap vereyim.
      – Yaşadığımız süreç geleneksel “duygusal kopuş”u çeşitlendirdi ve senin de bahsettiğin Kürtler-içi kopuşları da ortaya çıkardı. PKK’yı “hak etmediği” geleneksel desteğin bir kısmından da yoksun eden bu kopuş sanırım gelecekte daha heterojen bir Kürt toplumunun olacağına işaret ediyor.
      – Teröre en yanlış tepkiyi veren parti zaten CHP. Öncelikle kendilerinin değişmesi gerekiyor. Tabii mevcut toplumsal bölünmüşlükte beklentileri de çok yüksek tutmamak gerekiyor maalesef.
      Selamlar.

  2. Hocam iyi akşamlar tespitlerinizi çok değerli ve yerinde görüyorum birkaç sorum olacak öncelikle PKK’nın elebaşlarının ifadesi ile ilkbahar ve yaz aylarında asker sivil ayırt etmeksizin saldırılarına devam edecek gibi duruyor sizinde ifade ettiğiniz gibi bu mücadeleyi kazanma ihtimali yok ancak kaos ortamı olusturup Erdoğan’nın istifa etmesini sağlayabilirler mi ? Bu süre zarfında hem askeri hem toplumsal kayıplarının artması sebebi ile sizinde ifade ettiğiniz makule dönüp aniden silah bırakma noktasına gelebilir mi? teşekkürler sağolun..

    • Merhaba Furkan.
      Sağlayabileceklerini düşünmüyorum. Sonuç alamadıklarını gördüklerinde makulleşmeleri mümkün. Ama tabii artık halktan ve ordudan tokat yemiş olarak Türkiye’de daha zayıf bir halde yollarına devam edecekler. Büyük ihtimalle bir liderlik değişimi de olacak.
      selamlar.

Yorum bırakın