16 Nisan Referandumu ve Partilerin Oy Kayıpları

Sonuçları itibariyle Türkiye siyasetini köklü olarak değiştirecek bir referandumu geride bıraktık. Referandum sonucunun yorumunu başkalarına ve başka bir yazıya havale ederek, bu yazıda referandumun daha somut bir yönüne odaklanacağım. Referandumun önemli sonuçlarından biri de üç büyük partinin (AKP, MHP ve HDP) tabanlarındaki oy kayıpları idi. Oranları farklı olsa da, bu üç parti 1 Kasım’daki seçmenlerinin bir bölümünü referandumdaki kampanyalarına ikna edemedi. Partilerin oy kayıplarına yönelik mensuplar tarafından epey reddiye, rakipler tarafından da epey spekülasyon yapıldı. Hem partiler-arası oy geçişkenliğini bizatihi değerli bulduğum, hem de oy değişimlerinin pek çok siyasi sorunun cevabına ışık tuttuğuna inandığım için, bu yazımda üç partinin 16 Nisan referandumundaki oy kayıplarına yönelik yaptığım kişisel hesaplamalarımı paylaşacağım.

AKP

AKP+MHP bloğundaki kayıpların fazlalığı iki argümanın yaygınca yapılmasına izin verdi: 1) AKP’deki kayıplar çok  fazla 2) Bloktaki kayıpların kime ait olduğunu bilemeyiz. Fakat ben bu iki argümanın da yanlış olduğunu düşünüyorum. 16 Nisan referandumunda AKP’nin geleneksel tabanındaki kayıplar fazla olmadığı gibi, blok içindeki kayıpların kime ait olduğu tespit etmek de çok zor değil. Bu bloktaki kayıpların aidiyetini tespit etmek için iki farklı metot kullanılabilir. Basit ve birinci metot şudur: MHP’nin görece olarak çok düşük oy aldığı (dolayısıyla blok oylarının kahir ekseriyetinin AKP oylarından oluştuğu) ilçelere bakılır ve bu ilçelerdeki oy değişikliklerinden AKP oylarındaki değişim hakkında önemli ipuçları edinilir. Çıkarımın sağlıklı olması açısından, bu ilçelerin özellikle HDP ve Saadet gibi AKP ile oy alışverişi yapan partilerin düşük oy aldığı yerlerden seçilmesi önemlidir. Bartın Ulus, Bolu Gerede, Malatya Doğanyol, Rize merkez, Sinop Erfelek gibi ilçeler hem MHP’nin düşük (yüzde 6 ya da daha az) oy aldığı hem de HDP ve Saadet’in önemli bir varlık göstermediği ilçelerdir. Bu ilçelerde AKP’nin 1 Kasım seçimlerindeki oyu ile 16 Nisan referandumundaki Evet oylarını kıyasladığımızda hemen hepsinde ufak artışlar gözlemlemekteyiz. AKP+MHP bloğundaki kayıpların hepsinin AKP’den olduğunu varsaysak bile (açık renkli sütun), AKP oylarındaki kayıp yüzde 5’i geçmemektedir. MHP oylarındaki kaybı (aşağıda da hesaplayacağımız üzere) %50 şeklinde varsaydığımız daha gerçekçi bir hesaplamada ise (koyu renkli sütun), AKP oylarındaki kayıp yüzde 0-2 aralığına düşmektedir. Dolayısıyla, AKP+MHP bloğundaki oyların çoğunlukla AKP oylarından oluştuğu ilçelerdeki oy değişikliklerinin yüzeysel analizi, 16 Nisan referandumunda AKP tabanındaki kaybın azımsanabilecek bir küçüklükte (%0-2) olduğuna işaret etmektedir.Untitled

AKP+MHP bloğundaki kayıpların aidiyetini tespit etmek için kullanılabilecek ikinci ve biraz daha karmaşık metot ise, MHP oylarının birinde düşük diğerinde de yüksek olduğu iki ilin sonuçları üzerinden AKP ve MHP’nin kayıp oranlarına yönelik iki bilinmeyenli denklemler kurmak ve bu denklemleri çözerek kayıp oranlarına ulaşmak. Örneğin, Bolu ve Amasya’da 1 Kasım seçimleri ve 16 Nisan referandumu sonuçları aşağıdaki gibidir.

AKP MHP 16.Nis
Bolu 62,8 10,9 62,3
Amasya 51,5 20,6 56,3

AKP ve MHP oylarındaki kayıp oranlarının Türkiye genelinde çok değişmediği varsayımı üzerinden, Bolu ve Amasya’daki sonuçları kullanarak aşağıdaki iki denklemi kurabiliriz. Denklemlerde A harfi AKP’nin 16 Nisan’da muhafaza ettiği 1 Kasım oylarının oranını, B harfi de MHP’nin oy muhafaza oranını temsil etmektedir.

  • Ax62,8 + Bx10,9 = 62,3
  • Ax51,5 + Bx20,6 = 56,3

Bolu ve Amasya sonuçlarını kullanarak elde ettiğimiz denklemlerin çözümlerinde A %91.5, B de %44,5 çıkmaktadır. Yani AKP oylarının yüzde 91,5’ini, MHP de oylarının yüzde 44,5’ini muhafaza etmiştir. Tersinden söylersek, AKP oylarının %8,5’ini, MHP de oylarının %55,5’ini kaybetmiştir. Bolu ve Amasya şehirleri yerine başka uygun örnekler kullandığımızda da sonuçlar yakın çıkmaktadır. Örneğin Bolu yerine Ordu kullandığımızda kayıp oranları %9 ve %71, Bartın kullandığımız ise %6,5 ve %60 çıkmaktadır. Benzer şekilde, Amasya yerine Isparta kullandığımızda kayıp oranları %6 ve %71, Kayseri kullandığımızda ise %7,5 ve %61 çıkmaktadır. Dolayısıyla, farklı iki şehrin seçim sonuçları ile oluşturduğumuz iki bilinmeyenli denklemler, AKP ve MHP’nin oy kayıplarının sırasıyla %7-8 ve %50-60 civarında olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yüzdeler partilerin kendi oyları içindeki yüzdelerdir. Bu yüzdeleri Türkiye geneli (%100) içindeki yüzdelere dönüştürdüğümüzde, AKP oylarında %3-4, MHP oylarında da %6-7 şeklinde bir kayıp olduğu sonucuna varabiliriz. AKP oylarındaki kayıplar için son bir düzeltmeyi de 1 Kasım’daki yaklaşık %1,5 oranındaki “emanet” Saadet oylarının referandumda büyük oranda Hayır kampına geçtiğini dikkate alarak yaptığımızda, geleneksel AKP tabanındaki oy kaybının %2-3 civarında kaldığını söyleyebiliriz. (Evet oyunun 1 Kasım’da AKP’nin tek başına aldığı oyun bile altında olduğu bazı şehirlerde -mesela  Bursa, Konya ve Trabzon-, kanaatimce bu durumun temel sebebi Saadet oylarının ve dolayısıyla 1 Kasım’daki “emanet” AKP oylarının görece olarak yüksek olmasıdır).

Sonuç olarak, gerek ilgili ilçelerdeki sonuçların yüzeysel analizi, gerekse farklı illerin sonuçları kullanılarak yapılan denklemsel çözümler, 16 Nisan referandumunda geleneksel AKP tabanındaki oy kaybının %3’ün altında olduğuna işaret etmektedir. Bir diğer ifadesiyle, uzun süredir AKP’ye oy veren her 20 seçmenden sadece biri referandumda Evet oyu vermemiştir.

MHP

AKP’nin oy kayıplarına yönelik yukarıdaki hesaplamaların ikincisi, blok partneri olan MHP’nin kayıplarını da hesaplamaktadır ve bunu yaklaşık %60 olarak ortaya koymaktadır. Yani 1 Kasım’da MHP’ye oy veren %12’lik seçmenin yaklaşık %7’lik bölümü referandumda Hayır oyu kullanmıştır. Fakat aynen “AKP kayıpları” kavramında olduğu gibi, “MHP kayıpları” kavramında da kalifikasyonlar yapılması gerekmektedir. 7 Haziran 2015 seçimlerinde MHP’yi destekleyen tabanın yaklaşık dörtte biri, 1 Kasım seçimlerinden bu yana AKP’nin yanında konumlanmıştır. AKP’nin PKK’yla mücadelede daha kararlı ve şahin bir politikayı benimsemesi ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müttefiki olması sebebiyle, Türkiye’nin yüzde 4’üne tekabül eden bu milliyetçi taban son iki yılda AKP’yi (ve Evet’i) desteklemiştir. Şimdi, Türkiye genelinde %7’ye tekabül eden “MHP kayıplarını” 1 Kasım’daki %12 üzerinden hesapladığımızda bulduğumuz %60 kayıp oranı, 7 Haziran’daki %16 MHP oyu üzerinden hesapladığımızda %40’a düşmektedir. Bu da bize Bahçeli’nin MHP tabanının çoğunu henüz kaybetmediğini, fakat önemli bir oranını dönüştürdüğünü göstermektedir. Görünen o ki, “yeni Türkiye”de artık iki MHP tabanı bulunmaktadır ve Bahçeli toplamın en az yarısına hala liderlik etmektedir.

HDP

16 Nisan referandumunun en belirgin ve dikkat çekici oy kaybı HDP oylarında gerçekleşti. Kürt illerine yıkım ve ölümden başka birşey getirmeyen “hendek savaşları”, kayda değer oranda bir Kürt nüfusunun PKK/HDP siyasetiyle arasına mesafe koymasına sebep oldu. 1 Kasım seçimlerinde emaresini kısmen gördüğümüz bu kopma, 16 Nisan referandumunda kendini çok daha belirgin bir şekilde gösterdi.

Rekabetin ve oy geçişkenliğinin büyük oranda iki parti (AKP ve HDP) arasında gerçekleştiği bölgede, partilerin oy kayıplarını tespit etmek de nispeten daha kolay olmaktadır. Aşağıdaki grafik, Kürtlerin çoğunlukta olduğu 11 ilde HDP’nin 16 Nisan referandumundaki oy kayıplarını göstermektedir (üçüncü partilerin oy oranlarının yüksekliği sebebiyle Kars ili grafiğe eklenmemiştir). Grafikteki açık renkli sütun, her bir ildeki HDP oylarında gerçekleşen kaybın yüzdesini vermektedir. HDP’nin oy kaybı bölge illerinde %8 (Batman) ile %23 (Bitlis) arasında değişmiş ve HDP bölge genelinde yaklaşık %14,5 oranında oy kaybı yaşamıştır. Bir diğer ifadeyle, bölgede 1 Kasım’da HDP’ye oy veren her 7 seçmenden biri bu seçimde HDP’nin Hayır kampanyasını desteklememiştir. Fakat salt oy kaybı üzerinden yapılan hesaplamalar, HDP’nin seçmen kaybını tam olarak yansıtmamaktadır. Zira, 1 Kasım’a nazaran 16 Nisan’da katılım oranları bölgede kayda değer bir şekilde düşmüştür. Bu düşüş işaret etmektedir ki, HDP seçmeninin belirli bir kesimi HDP’ye olan tepkilerini Evet diyerek değil referandumu boykot ederek göstermiştir. Dolayısıyla, “HDP kayıplarının” daha doğru bir hesaplaması, sandığa gitmeyen HDPlileri de hesaba katan bir hesaplamadır. Grafikteki koyu renkli sütun, HDP’nin 1 Kasım ve 16 Nisan’daki oy/seçmen sayıları üzerinden HDP’nin bölge illerindeki seçmen kayıplarının yüzdelerini vermektedir. HDP’nin seçmen kaybı oranı çoğu ilde oy kaybı oranını geçmektedir ve bölge genelinde yüzde 16,5’e ulaşmaktadır. Dolayısıyla, HDP kayıplarını seçmen kaybı üzerinden hesapladığımızda, HDP’nin kaybı her 6 seçmende bire yükselmektedir. HDP 1 Kasım’daki her 6 seçmeninden birini ya AKP’ye kaybetmiş ya da kendine küstürmüş durumdadır.

HDP’nin bölgedeki yüzde 16,5 oranındaki seçmen kaybını Türkiye geneline yansıtırsak, 1 Kasım’daki 5 milyon 150 bin HDP seçmeninin yaklaşık 850 bin kadarının 16 Nisan’da HDP’nin Hayır kampanyasını desteklemediği sonucuna varabiliriz. Bu 850 bin seçmenin büyük kısmı referandumda Evet diyerek AKP’yi desteklemiş, kayda değer bir kesimi de referandumda oy kullanmamıştır. Referandumda Evet ile Hayır oyları arasındaki farkın 1 milyon 380 bin olduğunu dikkate alırsak, HDP’den kopan Kürt seçmenin referandum sonucuna çok kritik bir etki yaptığını söylemek yanlış olmaz. Kaderin ilginç bir cilvesi olsa gerek ki, referandumda belki de en kritik rolü oynayarak Erdoğan’a Başkanlık kapısını açanlar, “Seni Başkan yaptırmayacağız!” sloganıyla yola çıkanlardan ayrılan Kürtler oldu…

Yorum bırakın