Dersim ve Kötülüğün Sıradanlığı

1938’de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri şey de bazı dağ köyleri o yıl vergi vermemişti. Bize verilen emir ise tek kelime idi: ‘İmha’. Vergi vermedikleri için yok etmek. Bu düşünceyi, bu uygulamayı kim yapabilir? Zorbalar insanlık suçunu işleyenler. Elbette vergi işin bir yönü; gerçek neden Dersim’i Türkleştirmekti. Ben kıta komutanıydım, bize verilen emir ‘Canlı hiçbir şey bırakmayın’ şeklindeydi.”-Hulusi Yahyagil-

 “Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır.” -Mustafa Kemal Atatürk-

Medeniyet ve barbarlık aynı insan doğasının farklı koşullardaki tezahürleridir.” -Herbert Butterfield-

Belki muhalif partiye karşı politik bir manevra, belki önceden planlanmamış fevri bir itiraf, belki de samimi bir “açılım”dı; ama hangisi olursa olsun, Başbakan Erdoğan’ın Dersim katliamı hakkındaki ifşaatları ve özrü -insanlık için küçük olsa da- Türkiye için çok büyük bir adımdı. Zira Dersim katliamını çalışmak çok önemlidir. Çünkü her ne kadar hükümet politik bir söylemle işi dönemin CHP yönetimine havale etmeye çalışsa da, katliamı yapan Türk devleti ve Türk askerleridir. İster Çayan Demirel’in Dersim harekâtına şahit olmuş Dersimli “survivor”lar ile yaptığı röportajlara dayanan belgeselini, isterse Özgür Fındık’ın harekâta katılan askerlerin anılarına da yer verdiği “Kara Vagon” belgesini izleyin, varılacak yer aynıdır: Dersim katliamı, 1913’ten beri Anadolu’da uygulanan bir politikanın –Hannah Arendt’i haklı çıkarırcasına- sıradan Türk askerleri eliyle Dersim’de icra edilmesidir. Dersim’i çalışmak bu yüzden çok önemlidir zaten. Harekâta katılan Türk subaylarından Hulusi Yahyagil’in özetlediği şekliyle, gerçek amacının “Dersim’i Türkleştirmek” ve verilen emrin yer yer “Canlı hiçbir şey bırakmayın!” olduğu bir harekâtı çalışan Türk halkı, zihinlerindeki (Başbakan Erdoğan’ın da “Müslüman soykırım yapmaz!” sloganıyla katkıda bulunduğu) “Masum Türk” ön-kabulünü sorgulayacak ve belki de “Türkler Müslüman Kürtlere bunları yapmışsa, kim bilir gayri-Müslim Ermenilere ve Rumlara neler yapmıştır?” şeklinde bir sorgulamaya kapı aralayacaktır. Bu vesileyle de Türkler yakın tarihleriyle daha kapsamlı bir şekilde yüzleşebilme imkânına kavuşacak ve siyasetçilerimizin gerçek amaçlarını 1930’da şöyle 2008’de de böyle itiraf ettikleri bir süreci daha doğru değerlendirebileceklerdir.

Dersim harekâtının amacı, uygulanışı ve sonucu bugün kangren haline gelmiş Kürt meselesinin özünü de gösterir bize. Ama bu özü konuşmak hala bu memlekette mahkemelerce kovuşturulmaya sebep olabildiğinden, şu kısa notla geçeyim bu bahsi: Dersim katliamı için özür dileyen Başbakan Erdoğan, kendi hükümetleri döneminde yıllardır Tunceli belediyesi ve halkının karşı çıktığı Munzur baraj projelerini hayata geçirmekte direterek katı bir merkeziyetçi anlayışla Tuncelililerin yerinden yönetim haklarını tanımamaktadır. Böyle olunca da, Başbakan Erdoğan, amacı Dersim’i Türkleştirmek ve merkezi yönetime eklemlemek olan bir harekâtın sebeplerini ve uygulanışını eleştirmekle birlikte sonucuna sahip çıkmak gibi bir çelişkiye düşmektedir.

Dersim’i çalışmak şu sıralar her Allah’ın günü çattığımız İsrail’i anlamak için de önemlidir. İsrail’in zulümlerini “Yahudilik müstesnalığı” ile açıklamaya alışmış Müslüman zihinleri, Dersim’i çalıştıkça Filistin’deki sorunun Yahudilik değil, insanlık olduğunu görecektir. Toprağı ve milleti kutsayan ideolojilerin savaşla kucaklaşmasıdır insanları terörist, devletleri İsrail, Dersimleri de “Tunç Eli” yapan. Her insan potansiyel bir terörist, her devlet potansiyel bir İsrail’dir bu yüzden.

Evet, Dersim harekâtı bir katliam ve “insanlığa karşı suç”tur. Fakat Dersim’le yüzleşmek ve yapılanlardan dolayı pişman olmak biz Türkleri alçaltmaz, bilakis yüceltir. Önceki bir yazımda da belirttiğim üzere, “Dersim”i olmayan bir ulus-devlet yoktur zaten. Sadece adı değişir Dersimlerin; Çin’de Nanking, İspanya’da Guernica, Irak’ta Halepçe, Azerbaycan’da Hocalı olur. Bu yüzden Dersim’de yapılanlar Türkleri diğer milletlerin altına değil yanına koyar sadece ve bize şu hakikati tekrar hatırlatır: Türkler insandır; Yaratıcı’nın “cahil ve zalim” olarak tanımladığı insan. Ve “ahsen-i takvim” ile “esfel-i sâfilîn” arasında salınan bu insan, hele toprağı ve milleti kutsayan bir ideolojiyle de programlanmış ise, talihsiz koşullarda “esfel-i sâfilîn”e yuvarlanmıştır hep.

3 comments on “Dersim ve Kötülüğün Sıradanlığı

  1. Yazıya “Not: Bu yazı ilk olarak Ankara Strateji Enstitüsü’nün web sayfasında yayınlanmıştır.” şeklinde bir dipnot düşülmesini görmek isterdim doğrusu (!) [MAM]

  2. Geri bildirim: 2023 Seçimleri: Dokuz Not | faruk ekmekci

Yorum bırakın